ZAMAN
Dün bugünü
düşünürken;
Bugün de yarını düşünüyordu.
Acaba kimler bu eski kaldırım taşlarının üzerinde yürüyecekti yarın?
Ya da kaç kişi Galata Kulesi’nden İstanbul’u seyretmek için sıraya girecekti?
Yarın bugünü düşünürken;
Bugün de dünü düşünüyordu.
Acaba kimler ne anılar yaşamıştı karşısında duran kafede?
Yada kaç kişi inecekti Komondo merdivenlerini usul usul
Yarın dünü düşünürken;
Bugün yarını, dün bugünü düşünüyordu.
Anıların ve hayallerin arasında takılmışken, zaman ilerlemiş
Kimse ne düşüneceğini bilmez olmuştu…
Bugün de yarını düşünüyordu.
Acaba kimler bu eski kaldırım taşlarının üzerinde yürüyecekti yarın?
Ya da kaç kişi Galata Kulesi’nden İstanbul’u seyretmek için sıraya girecekti?
Yarın bugünü düşünürken;
Bugün de dünü düşünüyordu.
Acaba kimler ne anılar yaşamıştı karşısında duran kafede?
Yada kaç kişi inecekti Komondo merdivenlerini usul usul
Yarın dünü düşünürken;
Bugün yarını, dün bugünü düşünüyordu.
Anıların ve hayallerin arasında takılmışken, zaman ilerlemiş
Kimse ne düşüneceğini bilmez olmuştu…
Galata'da Kaybolmak
Köşe başında duran palyaço kıyafetli kadın, elinde
akordiyonuyla çok güzel bir melodi çalıyordu. Bu melodi çocuğun çok hoşuna
gitmişti. Çocuk, kadının ayağının önünde duran kenarları yırtılmış kutuyu
görünce ona yardım etmek istedi. Annesine bakarak kutuya bırakmak için
annesinden biraz para istedi. Palyaço kadın, çocuğun çok ilgisini çekmişti.
Normalde palyaçoları pek sevmezdi,hatta onlardan korktuğu bile söylenebilirdi.
Ama nedense bu palyaçoyu çok sevmişti. Annesinden aldığı parayı alıp kutuya
bıraktı. Palyaço kadın çok mutlu olmuştu ve çocuğa teşekkür etmek için beden
diliyle bir şeyler yapmıştı. Çocuk, gülümseyerek annesinin yanına ilerlerken
palyaço kadın el hareketiyle çocuğu tekrar yanına çağırdı. Cebinden çıkardığı
balonu şişirerek çocuğa uzattı. Çocuk balonları çok seviyordu, hele bunun gibi
uçan balonlara bayılıyordu. Gittikleri her yerde binbir ısrarla uçan balon
aldırır, sonra da elinde tutamayıp balonu her seferinde kaçırırdı. Bu sefer
balonunu eve ulaştırmaya ve kaçırmamaya kararlıydı. Küçük çocuk, annesi ve
babası palyaço kadına el sallayarak oradan uzaklaştılar. Arkadan yine palyaço
kadının hoş müziği duyuluyordu.
Etraf her zamanki gibi çok kalabalıktı. Boyunlarında fotoğraf makineleri asılı, şapkalı turistlerden tutun pek şık giyinmiş iş adamlarına kadar herkes oradaydı. O gün her zaman ailecek gittikleri restorana doğru yürürlerken, çocuk yine eski kaldırım taşları üzerinde sek sek oynuyordu. Elinden palyaço kadının hediyesi olan balonu hiç düşürmüyor, sanki birisi gelip onu elinden çalacakmış gibi sıkı sıkı tutuyordu. Annesi ve babası yemek yiyip bir an önce eve gitmek istiyorlardı çünkü çok yoğun bir iş günü geçirmişlerdi. Çocuk ise burada kalıp etrafı seyretmek ve oyun oynamak istiyordu. Burayı gittikleri diğer yerlerden bir başka seviyordu, nedenini hiçbir zaman tam olarak bilemedi. Kulenin etrafında koşup yaramazlık yapmayı ve ara sokaklara saklanıp anne ve babasını korkutmaya bayılıyordu. Etraftaki esnafların büyük bir çoğunluğu da bu küçük çocuğu tanıyor ve çok seviyorlardı.
Babası, küçük çocuğa acele etmesini söyleyerek önden yürüyordu. Annesi de babasına yetişebilmek için hızlı adımlarla ilerliyor bir yandan da çocuğu kaybetmemek için gözünü çocuktan ayırmıyordu. Tam o sırada bir yol ayrımına gelmişlerdi ve restoran sol tarafta kalmıştı. Anne ve baba arkalarına bakmadan sol tarafa sapmışlardı ama çocuk önünde ilerleyen köpeğin peşine takılmış Galata’nın tarih kokan sokaklarında dümdüz ilerliyordu. Aslında çocuk çoğu zamanın aksine bugün yaramazlık yapmak niyetinde değildi ama köpek sanki onu bir yerlere götürmeye ve bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Çocuk bu yüzden, ailesinin yanına geri dönmedi, köpeği biraz daha takip etmek istedi. Zaten buraya çok sık geldiklerinden yolları da biliyordu. Hatta bunları düşündüğü sırada babasının ona anlattığı sanatçıların ve ünlülerin yaşadığını söylediği Doğan Apartmanının yanından geçiyordu. Çocuk, kaybolursa en kötü ihtimalle burayı sorup yolunu bulabileceğini düşündü. Annesinin ve babasının çok telaşlanacağını biliyordu ama şimdi eğer dönüp anne ve babasına haber verirse köpeği kaybedeceğinde korkuyor ve koşmaya devam ediyordu. Yaklaşık on dakika koştuktan sonra, kendini kalabalığın, hızla yürüyüp birbirine çarpan insanların içinde buldu. Daha önce bir gün babasıyla buraya geldiğini hatırladı, babasıyla beraber caddenin ortasından giden kırmızı şeye binmişlerdi. Çocuk, köpeği çoktan kaybetmişti ama şimdi köpeğin derdinden çok yolu bulma derdine düşmüştü.
Yoldan geçen birini durdurup yolu sormak istedi ama herkes çok acil bir yere yetişmesi gerekiyormuş gibi hızla yürüyordu. Çocuk, kalabalığın arasından sıyrılıp gördüğü en yakın dükkana girdi. Dükkanın sahibi yaşlı bir amcaydı. Adam belli ki çok uzun zamandır burada çalışıyordu. Çocuk, titreyen korkak ses tonuyla, yaşlı dükkan sahibine Doğan apartmanının yolunu sordu. Adam bu masum yüzlü küçük çocuğu elinden tutup onunla konuşmaya başladı. Çocuğa annesinin ve babasının nerede olduğunu sordu. Çocuk restoranın adını hatırlıyordu, ama emindi ki annesi ve babası onu aramak için restorandan çoktan çıkmışlardı. Yaşlı adam ve çocuk restoran istikametinde yürümeye başladılar. Çocuk, elindeki balonu hala bırakmıyor, ona sıkı sıkı tutunuyordu. Yaşlı adam, çocuğa buraya nasıl geldiğini sordu ve çocuk olanları anlattı. Adam, burada tüm esnafı tanıyordu ve restorana yakın oturan esnaf arkadaşlarını arayıp durumu anlattı. Esnaflardan biri çocuğun ailesini görmüştü ve onlara çocuğun esnaf Mehmet Bey’le beraber olduğunu söylemişti. Çocuğun anne ve babası derin bir oh çekerek, yolun üzerinde, masaları eski kaldırım taşlarının üzerinde duran kafeye oturdular. Bu sırada yaşlı esnaf, çocuğun konuşma sırasında adını öğrendiği Mehmet Bey, çocuğa Galata’nın tarihini anlatmaya başlamıştı. Yaşlı adam 68 yıldır Galata’da yaşıyordu ve burası hakkında her şeyi biliyordu. Çocuğa eskiden Galata’da farklı etnik yapıya sahip olan insanların yaşadığını anlattı. Çocuk biraz kafası karışmış ve bazı şeyleri anlayamamış olsa da adamın anlattıklarından çok etkileniyordu. Sürekli geldikleri bu semptin kuruluşunun bu kadar eskilere dayandığını öğrenmek onu bir hayli şaşırtıyordu. Buralarda eskiden kiliselerin inşa edilmiş olduğunu öğrenen çocuk, duyduklarından çok etkileniyordu. Belli ki yaşlı adamın anlatacağı daha birçok şey vardı ama yaşlı adam ve çocuk Doğan Apartmanı’nın önüne gelmişlerdi, bu da en fazla beş dakika yolları kalmış demekti. Bu son beş dakika boyunca yaşlı adam hep tarihi eserlerin yerini zamanla alan dükkanlardan şikayet ediyordu. Tam bu sırada çocuk anne ve babasını bulmuştu, annesi çocuğu görünce büyük bir heyecan ve sevinçle çocuğa sarıldı. Annesi ve babası Mehmet Bey’e minnettardı. Daha sonra çocuk Mehmet Bey’e:
“Galata hakkında daha çok şey öğrenmek için yine yanınıza gelmek istiyorum” dedi. Yaşlı adam:
“Tabiki her zaman gelebilirsin, sana daha Galata hakkında bir çok şey anlatabilirim” dedi.
Daha sonra çevredeki esnaflara ve Mehmet Bey’e veda ederek oradan uzaklaştılar. Çocuk anne ve babasından özür diledi ve daha Sonra Mehmet Bey’in ona anlattığı Galata’nın geçmişten günümüze değişimi hakkında annesi ve babasıyla konuştu. Eve gittiklerinde çocuk bugün başından geçenleri düşündü. Günün başında karşılaştıkları akordeon çalan palyaço kadını aklına getirdi. Çocuk hala balonunu elinde sıkı sıkı tutuyordu. Daha sonrasında öğrendiklerini düşündü. Galata artık onun için eskisinden daha da anlamlıydı…
Etraf her zamanki gibi çok kalabalıktı. Boyunlarında fotoğraf makineleri asılı, şapkalı turistlerden tutun pek şık giyinmiş iş adamlarına kadar herkes oradaydı. O gün her zaman ailecek gittikleri restorana doğru yürürlerken, çocuk yine eski kaldırım taşları üzerinde sek sek oynuyordu. Elinden palyaço kadının hediyesi olan balonu hiç düşürmüyor, sanki birisi gelip onu elinden çalacakmış gibi sıkı sıkı tutuyordu. Annesi ve babası yemek yiyip bir an önce eve gitmek istiyorlardı çünkü çok yoğun bir iş günü geçirmişlerdi. Çocuk ise burada kalıp etrafı seyretmek ve oyun oynamak istiyordu. Burayı gittikleri diğer yerlerden bir başka seviyordu, nedenini hiçbir zaman tam olarak bilemedi. Kulenin etrafında koşup yaramazlık yapmayı ve ara sokaklara saklanıp anne ve babasını korkutmaya bayılıyordu. Etraftaki esnafların büyük bir çoğunluğu da bu küçük çocuğu tanıyor ve çok seviyorlardı.
Babası, küçük çocuğa acele etmesini söyleyerek önden yürüyordu. Annesi de babasına yetişebilmek için hızlı adımlarla ilerliyor bir yandan da çocuğu kaybetmemek için gözünü çocuktan ayırmıyordu. Tam o sırada bir yol ayrımına gelmişlerdi ve restoran sol tarafta kalmıştı. Anne ve baba arkalarına bakmadan sol tarafa sapmışlardı ama çocuk önünde ilerleyen köpeğin peşine takılmış Galata’nın tarih kokan sokaklarında dümdüz ilerliyordu. Aslında çocuk çoğu zamanın aksine bugün yaramazlık yapmak niyetinde değildi ama köpek sanki onu bir yerlere götürmeye ve bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Çocuk bu yüzden, ailesinin yanına geri dönmedi, köpeği biraz daha takip etmek istedi. Zaten buraya çok sık geldiklerinden yolları da biliyordu. Hatta bunları düşündüğü sırada babasının ona anlattığı sanatçıların ve ünlülerin yaşadığını söylediği Doğan Apartmanının yanından geçiyordu. Çocuk, kaybolursa en kötü ihtimalle burayı sorup yolunu bulabileceğini düşündü. Annesinin ve babasının çok telaşlanacağını biliyordu ama şimdi eğer dönüp anne ve babasına haber verirse köpeği kaybedeceğinde korkuyor ve koşmaya devam ediyordu. Yaklaşık on dakika koştuktan sonra, kendini kalabalığın, hızla yürüyüp birbirine çarpan insanların içinde buldu. Daha önce bir gün babasıyla buraya geldiğini hatırladı, babasıyla beraber caddenin ortasından giden kırmızı şeye binmişlerdi. Çocuk, köpeği çoktan kaybetmişti ama şimdi köpeğin derdinden çok yolu bulma derdine düşmüştü.
Yoldan geçen birini durdurup yolu sormak istedi ama herkes çok acil bir yere yetişmesi gerekiyormuş gibi hızla yürüyordu. Çocuk, kalabalığın arasından sıyrılıp gördüğü en yakın dükkana girdi. Dükkanın sahibi yaşlı bir amcaydı. Adam belli ki çok uzun zamandır burada çalışıyordu. Çocuk, titreyen korkak ses tonuyla, yaşlı dükkan sahibine Doğan apartmanının yolunu sordu. Adam bu masum yüzlü küçük çocuğu elinden tutup onunla konuşmaya başladı. Çocuğa annesinin ve babasının nerede olduğunu sordu. Çocuk restoranın adını hatırlıyordu, ama emindi ki annesi ve babası onu aramak için restorandan çoktan çıkmışlardı. Yaşlı adam ve çocuk restoran istikametinde yürümeye başladılar. Çocuk, elindeki balonu hala bırakmıyor, ona sıkı sıkı tutunuyordu. Yaşlı adam, çocuğa buraya nasıl geldiğini sordu ve çocuk olanları anlattı. Adam, burada tüm esnafı tanıyordu ve restorana yakın oturan esnaf arkadaşlarını arayıp durumu anlattı. Esnaflardan biri çocuğun ailesini görmüştü ve onlara çocuğun esnaf Mehmet Bey’le beraber olduğunu söylemişti. Çocuğun anne ve babası derin bir oh çekerek, yolun üzerinde, masaları eski kaldırım taşlarının üzerinde duran kafeye oturdular. Bu sırada yaşlı esnaf, çocuğun konuşma sırasında adını öğrendiği Mehmet Bey, çocuğa Galata’nın tarihini anlatmaya başlamıştı. Yaşlı adam 68 yıldır Galata’da yaşıyordu ve burası hakkında her şeyi biliyordu. Çocuğa eskiden Galata’da farklı etnik yapıya sahip olan insanların yaşadığını anlattı. Çocuk biraz kafası karışmış ve bazı şeyleri anlayamamış olsa da adamın anlattıklarından çok etkileniyordu. Sürekli geldikleri bu semptin kuruluşunun bu kadar eskilere dayandığını öğrenmek onu bir hayli şaşırtıyordu. Buralarda eskiden kiliselerin inşa edilmiş olduğunu öğrenen çocuk, duyduklarından çok etkileniyordu. Belli ki yaşlı adamın anlatacağı daha birçok şey vardı ama yaşlı adam ve çocuk Doğan Apartmanı’nın önüne gelmişlerdi, bu da en fazla beş dakika yolları kalmış demekti. Bu son beş dakika boyunca yaşlı adam hep tarihi eserlerin yerini zamanla alan dükkanlardan şikayet ediyordu. Tam bu sırada çocuk anne ve babasını bulmuştu, annesi çocuğu görünce büyük bir heyecan ve sevinçle çocuğa sarıldı. Annesi ve babası Mehmet Bey’e minnettardı. Daha sonra çocuk Mehmet Bey’e:
“Galata hakkında daha çok şey öğrenmek için yine yanınıza gelmek istiyorum” dedi. Yaşlı adam:
“Tabiki her zaman gelebilirsin, sana daha Galata hakkında bir çok şey anlatabilirim” dedi.
Daha sonra çevredeki esnaflara ve Mehmet Bey’e veda ederek oradan uzaklaştılar. Çocuk anne ve babasından özür diledi ve daha Sonra Mehmet Bey’in ona anlattığı Galata’nın geçmişten günümüze değişimi hakkında annesi ve babasıyla konuştu. Eve gittiklerinde çocuk bugün başından geçenleri düşündü. Günün başında karşılaştıkları akordeon çalan palyaço kadını aklına getirdi. Çocuk hala balonunu elinde sıkı sıkı tutuyordu. Daha sonrasında öğrendiklerini düşündü. Galata artık onun için eskisinden daha da anlamlıydı…