BAKİ AMCA Terziler Sinagogu'na ilk gidişimiz kapısı kapalı içerisinde ne olduğunu bilmediğimiz bir binanın önünde, o bina hakkında bildiğimiz birkaç cümleyi bir araya getirmekte zorlandığımız ufak bir çekimden ibaretti. Galata'nın dar ve taş kaldırımlı yollarında o yollarda bizden önce yürümüş, "eski" insanları düşünerek Terziler Sinagogu'nu arıyorduk. "Bunlar kesin bilir." diyerek yaklaştığımız birkaç esnaf amcaya aradığımız yeri söyleyince hemen tarif ettiler ama gitmemizin bir anlamı olmayacağını, "Amca" nın cumada olduğunu da eklediler. "Gelmez mi daha sonra?" diye sorduğumuzdaysa burun kıvıran ifadelerle bizi "Amca"yı bulup içeri giremeyeceğimize inandırdılar. Biz yine de birkaç adım ilerideki sinagoga gittik ve şimdi düşününce çok anlamsız gelen bir çekim yaptık. Saatler sonra Galata sokaklarında başka bir mekanı ararken ne hikmettir ki karşımıza tekrar Terziler Sinagogu'nun bulunduğu Felek Sokak çıktı. Ben tekrar gidip "Amca gelmiş mi diye bakmakta ısrar ettim. Belki de kaderimizde varmış o sokağa tekrrar girip bu sefer kapısı açık olan Terziler Sinagogu'nundaki Baki Güler Amca ile tanışmak. Yüzümüzdeki sevinci gördüğünden midir yoksa daimi bir umuda sahip olduğundan mıdır bilmem, Baki Amca bizi görünce kırk yıllık ahbaplarını veya bayram ziyaretine gelmiş torunlarını görmüş gibi sevindi. Bizim rahat ve gündelik giyimimizin yanında Baki Amca'nın ceketi, gömleği ve özenle bağlanmış kravatı bana nesillerimiz arasındaki farkı anlatmaya yetti. 82 yaşında olduğunu gururla söyleyen Baki Amca belli ki hayatta çok şey yaşamış ama asla gözlerindekki o pırıltıyı kaybetmemişti. Tam da aradığımız şeyi bulmuştuk aslında Baki Amca'da. Geçmiş ve bugün, 82 yıllık bir tarih... Terziler Sinagogu hakkında bize verdiği bilgilerin yanı sıra bize öğütler veren Baki Amcs kadar özenli, meraklı ve yaşam doluydu ki... Günün sonunda eve geldiğimde gezi sırasında kameramanlığımızı yapan kardeşimle aklımızda koskoca Galata'dan kalan en belirgin şey Terziler Sinagogu olmuştu. Burayı belleklerimize böyleisne kazıyan tek bir sebep vardı, o da Baki Amca. Oradan aldığım bu güzel defter üzerine bu satırları yazarken Baki Amca'yı düşünüyorum. Onun bana bu defteri satarken majbuzu nasıl özenle doldurduğunu, bize nasıl ailesini anlattığını, doktorları ne kadar sevdiğini, bize doktor olun diyişini hatırlıyorum.... Her zaman ihtiyarlara ayrı bir sevgi duymuş olan kardeşimin eğer Avusturya Lisesi'ni kazanırsa hergün çıkışta Baki Anca'yıo ziyaret etme kararını düşünüyorum.Biz belki Baki Amca'yla sadece yarım saat geçirdik, hatta belki daha da az. Merak ediyorum, neydi Baki Amca'da bize kendini bu kadar sevdiren şey? Samimiliği mi yoksa misafirperverliği mi? Sadece yaşlılığın verdiği naiflik, masumiyet mi? Yoksa bizde gördüğü sonsuz umudun verdiği sorumluluk mu? Şimdi düşününce Baki Amca'nın suratı gelmiyor aklıma. Sadece gözlerindeki o eşsiz pırıltı ve yeşil olup olmadığından bile emin olamadığım kravatı canlanıyor gözümü önünde... Baki Amca'yı bir daha görür müyüm bilmiyorum, ama asla unutmayacağım kesin.